La Paz benim Güney Amerika’da en sevdiğim şehirlerden biri. Hep söylüyorum bir Bogota, Caracas ya da Sao Paulo kadar hareketli bir şehir La Paz. Tamam Sao Paulo da hareketli bir şehir ama gündüz bile sokağa çıkmaya korktuğunuz bir şehirde gece nasıl sokağa çıkarsınız ki. Benim Brezilyalı arkadaşlarım gündüz şehir içinde kırmızı ışıkta durmaya korkuyorlar.
La Paz ise alabildiğine güvenli bir şehir. Pazar gibi yerlerde kuyumcu tezgahları var daha ne diyeyim. La Paz’da yaşayabileceğiniz tek güvenlik sorunu yankesiciler olur o da belli merkezi turistik noktalarda. Kimse size bıçak-silah çekip ya canını ya paranı demez. Eli fazla hızlıysa cüzdanınızı aşırır o kadar. Bu dediğim İzmir’de İstanbul’da da var.
La Paz 24 saat yaşayan bir şehir. Sabaha karşı 5’te bile bir araba trafiği var. İnsanlar kadınlı erkekli sokaklarda. Mesela Bogota’da karnınız acıktığında gece açık bir bakkal, lokanta bulma ihtimaliniz yoktur. Ama La Paz’da gece saat 2’de sokağa çıkın karnınızı doyurmanız için onlarca alternatif görürsünüz.
La Paz’ın bir diğer özelliği belki de Güney Amerika’nın en politik şehri olması. Şehirde 7/24 eylem var. Kah eylemciler bazı caddeleri trafiğe kapatmış kah yürüyüş yapıyorlar. Cadde kapatma dediğime bakmayın burada cadde kapatma eylemleri bizimki gibi 15 dakika sürmüyor. Eylemciler bir caddeyi kapattı mı en az bir hafta o caddeden umudu kesin. Dolmuşçular güzergahlarını değiştiriyor bu yüzden. Bir de bizdeki gibi polis eylemcileri sopadan geçirmiyor, eylemcilere müdahele olmasın diye resmen koruma atıyorlar. Madenciler, Koka çiftçileri, öğrenciler, engelli vatandaşlar yani söyleyecek sözü olanlar sokaklarda, meydanlarda. 3 sene önce La Paz’ a geldiğimde madenciler şehrin en büyük meydanını kapatmışlardı. Meydanın ortasına bir tane sahne kurmuşlardı. Başkan Evo Morales geldi eylem alanına ve meydanda toplanmış binlerce insanın gözü önünde Morales ile açık oturum yaptı eylemciler.
Neyse bugün yazı konumuz daha farklı, ilerleyen zamanlarda Bolivya’daki sokak eylemleri ile ilgili daha ayrıntılı yazarım.
Cochabamba’da iyice dinlendikten sonra rahat bir otobüs yolculuğu ile La Paz’a vardım. La Paz’da beni ilginç bir sürpriz bekliyordu. http://blog.ersoy.biz/ adresinden seyahat yazılarını yayınlayan Ersoy da La Paz’daydı. Ersoy 20 senelik profesyonel turist rehberi ve 6 ay çalışıp 6 ay gezen bir güzel insan. Ersoy’la beraber güzel bir 3 gün geçirdik. Ersoy’un Türkiye’ye dönmesine az kaldığı için La Paz’dan Brezilya’ya gitmesi gerekiyordu o yüzden La Paz’da fazla kalamadı.
La Paz civarındaki en önemli turistik etkinlikler; Ölümcül Death Road bisiklet turu, Tiwanaku antik kentini ziyaret, Titikaka gölü ve güneş adası ziyareti ve amerikan güreşi. La Paz’a 3 sene önce geldiğimde Tiwanaku antik kentini ziyaret etmiştim. İlerleyen zamanlarda Tiwanaku’yu ayrıntılı olarak anlatacağım. Titikaka gölü ise Peru yolu üzerinde olduğu için Peru’ya giderken ziyaret edilecek.
Tiwanaku ve Titikaka gezilerini bu şekilde eledikten sonra geriye Death Road ve Amerikan güreşi kalıyor. Death Road dünyanın en ölümcül bisiklet parkurlarından biri, dediklerine göre yüzlerce gezgin bu yolda bisiklet sürerken ölmüş ya da sakat kalmış. Sırf bu bisiklet turunu yapan acentalar bile var. 30-80 dolar arası bir ücret karşılığı size bisiklet, bisiklete binmeniz için gerekli giyim eşyalarını kiralıyorlar. Sabahın köründe sizi alıp dolmuşlarla dağın başına çıkarıyorlar. Bisikletle akşama kadar süren bir yolculuk ile La Paz’a geri dönüyorsunuz. Tur sonunda ise size turda çektikleri videonun cd’sini ve “Death Road’a katıldım ve ölmedim” temalı tişörtü hediye ediyorlar. Niye Fiyatlar 30 ile 80 dolar arasında değişiyor? diye soracaksınız. Verdiğinizparanın miktarı bisikletin kalitesini etkiliyor. 30 dolar verirseniz süspansiyonu olmayan döküntü bir bisiklet ile tura katılıyorsunuz. Eğer 80 dolar verirseniz süper lüks güvenilir bir bisiklet veriyorlar.
Neyse lafı uzatmayayım, bağışların önü arkası kesildiği ve param kalmadığı için Death Road’a daha katılamadım. İşin doğrusu iyilik meleğim Grizabella bugün bağış yapmasaydı otel paramı bile ödeyemiyordum. O yüzden Death Road turunu mecburen elemek zorunda kaldım. Şansım döner de bağış gelirse kesin katılacağım bu tehlikeli tura.
Geriye tek seçenek Amerikan güreşi kalmıştı.
Bu gösteriye katılmanın bedeli 80 bolivianos yani 11 dolar. Bu fiyata ulaşım, gösteri sırasında mısır ve kola ikramı ve tuvalet ücreti dahil. Aslında tur satın almadan daha ucuza gitmek mümkün ama gösteri El Alto’da olduğu için git gel gerçekten zor ve kaybolma riski var.
Güreş alanı El Alto’da büyük bir pazar yerinin hemen yanında. Salonun önü tam curcuna yeri. Langırt oynayanlar, “İsa seni seviyor” dövizleri ile dansedenler, müzisyenler, çerez satıcıları, ne ararsanız var.
Güney Amerika ile Amerikan Güreşinin ne alakası var diyeceksiniz. Hemen anlatayım. İlk geldiğimde ben de şaşırmıştım ama Güney Amerika’da Amerikan Güreşi neredeyse futbol kadar sevilen bir spor. Sokaklarda gezerken Amerikan Güreşçisi kostümü giymiş, Rey Mysterio maskesi takmış çocuklar görünce şaşırmayın. Çünkü yüzlerce göreceksiniz. Korsan dvd satan tezgahlarda Amerikan Güreşleri ile ilgili ayrı bir bölüm oluyor ve bu bölüm bazı tezgahlarda Amerikan filmleri bölümünden daha geniş oluyor diyeyim de fanatikliklerinin boyutunu anlayın. Sırf amerikan güreşi gösterimi yapan barlar cafeler bile var.
Bolivyalılar amerikan güreşine farklı bir boyut getirmişler. Geleneksel kıyafetli kadınlar hem erkeklerle hem de hemcinsleri ile dövüşüyorlar. Ama iyice parodi haline getirmişler olayı. İki dövüşçü er meydanına çıkıyor. Muhakkak bunlardan birisi kötü insan oluyor, kötü insan olduğunu her fırsatta gösteriyor. Alıyor eline mikrofonu ve hem seyirciye hem de rakibine saydırıyor. Seyirciler de hep bir ağızdan ettikleri küfürler ve ringe attıkları yiyecek maddeleri ile bu kötü insana sevgilerini yeterince gösteriyorlar.
Diğer dövüşçü ise iyi oluyor. Görseniz halkın sevgilisi. İnsanlar ona sarılmak için birbirlerini eziyorlar. Eğer bir kadın bir erkek karşı karşıyaysa iyi karakter kadın, kötü karakter erkek oluyor.
Gelelim dövüşlerin kilit karakterine. Hakem! Hakem gerçekten ilginç bir tip. Kesinlikle kötü karakteri tutuyor ve bunu hem lafları hem de hareketleri ile gösteriyor. Bir bakıyorsunuz haksız yere iyi karaktere faul veriyor. Bir bakıyorsunuz kötü karakterle birlikte yere düşmüş iyi karakteri tekmeliyor. Elbette seyirciler nefret ediyorlar hakemden. Hep bir ağızdan ağza alınmayacak küfürler saydırıp kafasına kafasına ellerinde ne varsa fırlatıyorlar. Maricon, Maricon diye tezahürat yapıyorlar. Maricon, pasif erkek eşcinsel anlamına gelen ispanyolca bir kelime. Karayiplerde pejoratif anlamı yok olmuş bu kelimenin, arkadaşlar birbirlerine Maricon diye hitap ediyorlar ama güneye indikçe pejoratif anlamının hala devam ettiğini görüyorsunuz. Yani bizim stadlardaki “İbne Hakem” sloganı burada Amerikan Güreşi müsabakalarında aynen karşımıza çıkıyor. Sıradan insanların hakaret külliyatının binlerce kilometre ötede bile aynı olması çok ilginç.
Gösteride en garibime giden şey ringe yiyecek atma geleneği oldu. O kadar normal geliyor ki insanlara, ringe sürekli mısır, meyve hatta hamburger atıyorlar. Güreşçiler de bu olayı kanıksamış ve gösterinin bir parçası haline getirmişler. Atılan mısır ya da hamburgerleri alıp afiyetle yiyorlar ya da birbirlerinin suratına atıyorlar.
Diğer ilginç nokta ise eskiden bizde nasıl Kara Murat, Malkoçoğlu gibi filmler sanki gerçekmiş gibi heyecanla izlenir, bizanslı Kara Murat’a bir oyun ettiğinde usturuplu küfürler sallanır, Kara Murat prenses ile halvet olduğunda alkış koparılırdı, işte Bolivyalılar da bu gösteriyi o hissiyat ile seyrediyorlar. Sanki her şey gerçekmiş gibi.
Velhasıl eğer La Paz’a gelirseniz bu gösteriye katılmayı kesinlikle ihmal etmeyin.
Önceki yazı
Cochabamba notları
Sonraki yazı
Bilgilendirme: Teknik Problemler
4 Responses to La Paz ve Amerikan Güreşi
Hahahahah hakemin tarafsızlığına bayıldımm :)
brezilyaya bir gün erken dönmem sayesinde bu olayı ilk ve tek yazan blogger oldun he he he…
eline saglik hocam, takipteyiz heyecanla.