Timsah peşinde

Dibulla’ya geldikten sonra ilk işim eski dostum Carlo’yu bulmak oldu. 60 yaşlarındaki arkadaşım Carlo beni tekrar gördüğüne çok sevindi.  oturup uzun uzun eski günleri yadettik. Carlo’dan bahsetmişken size Carlo ile timsah maceramızı anlatayım. Önceden de yazmıştım ama burada da bulunsun.

Carlo bana sahilden yapılan yaklaşık 2 saat yürüyüş ile varılabilen bir ırmaktan bahsetmişti. Dediğine göre bu ırmakta timsahlar fink atmaktaymış. Daha önceden hiç timsah görmediğim için haliyle heyecanlandım. “Ah keşke ben de görebilsem” dedim umutsuzca. Carlo istersen ben seni yarın oraya götürürüm, zaten benim de bugünlerde hindistan cevizi toplamam gerekiyor, dedi. Çocuklar gibi sevindim bu habere, gece heyecandan uyuyamadım desem yeridir.

Bu arada timsah maceramı anlatmadan önce ön bilgi vermem gerekiyor. Benim baş belası bir arı alerjim var. Özellikle bal arıları soktuğu zaman bütün vücudum şişiyor, şoka girebiliyorum. anlayacağınız arı soktuğu zaman ölme riskim var. Şu hain arı milleti yüzünden senelerdir sırt çantamda şırınga ve kortizon taşıyorum. Tatile çıktığımda, yeni bir yere gittiğimde ilk iş olarak yeni tanıştığım insanlara eğer şoka girersem ne yapmaları gerektiğini anlatıyorum.  Hain arı milleti kimin onların zehrine karşı alerjisi olduğunu hissediyor sanki ve sizi gördüklerinde tim halinde saldırıyorlar. Aralarında şöyle konuşmaların geçtiğine eminim;

-Şu sakallı herif sanki alerjik gibi
-Evet, ben de öyle hissettim bir an
-Hadi sokup öldürelim onu. sen sağdan dal ben soldan
-Kraliçe aşkına saldırınnnn
Yoksa bu arı milleti kendi doğal yaşam alanları olmayan kent merkezi, metro, otobüs gibi yerlerde bile yüzlerce kişi arasından niye beni seçip ikide bir soksunlar. Hayır zamanında gidip arı yuvası bozmuşluğum, kovanlarına sopa sokmuşluğum falan da yok. Nereden geliyor bu kinleri bilmiyorum. Neyse bu kadar ön bilgi yeter biz timsah macerasına geri dönelim.

 

Sabah erkenden Carlo yanıma geldi hadi yola çıkalım, dedi. Carlo ile beraber önce balıktan yeni dönmüş teknelerden birine yanaşıp timsahı beslemek için 2-3 kilo balık aldık. Daha sonra nehirden geçip sahilden bir süre yürüdük. Carlo birden Hindistan cevizi ağaçlarının arasına daldı ve beni takip et, dedi. Sahilden yürümeyecek miydik, nereye gidiyoruz, dedim. Arkadaşının kulübesine uğrayıp onun atını alacak mışız. Carlo’nun arkadaşının kulübe-dam arası evine gidip atın eyerini içeriden aldık. At biraz ileride otluyormuş. Atın sahibinin gösterdiği noktaya yaklaştığımızda bir sütçü beygiri kişneyerek bizi karşıladı. Carlo atı alışkın hareketlerle hızlıca eyerledikten sonra atın üzerine atlayıp; hadi bakalım yol bizi bekler, dedi.

Yola çıkış

Yola çıkış

Carlo'nun arkadaşının kulübesi

Carlo’nun arkadaşının kulübesi

Carlo ayaktaki, oturan beygirin sahibi

Eyeri yüklenip atın olduğu yere doğru yürüdük

Eyeri yüklenip atın olduğu yere doğru yürüdük

Carlo'ya ver biraz da ben taşıyayım dedim ama kabul ettiremedim

Carlo’ya ver biraz da ben taşıyayım dedim ama kabul ettiremedim

 

Bildiğiniz lost adası gibi bir atmosfer, bir tarafımız hindistan cevizi ağaçları bir tarafımız okyanus . Yol, patika gibi medeniyet belirtisi şeyler olmadığı için yürünebilirlik durumuna göre kimi zaman plajdan kimi zaman ormandan gidiyoruz hatta bazen iç kısımda çayırlık alanlar bulup oralara tırmanıyoruz. Bir süre gittikten sonra Carlo atın üzerinden atlayıp hadi senin sıran deyince ben atladım atın üzerine. Zavallım at kumlara bata çıka  bir beni bir de Carlo’yu taşıyor. Eminim ki ben inip de Carlo atın üzerine bindiğinde, her seferinde büyük sevinç yaşamıştır hayvancağız. Ata bir o bir ben binerek yaklaşık 2,5 saatlik bir yürüyüş sonunda Carlo’ nun bahsettiği nehire geldik.

Kimi zaman plajdan gittik

Kimi zaman plajdan gittik

Kimi zaman da arka taraftaki çayırlardan gittik

Kimi zaman da arka taraftaki çayırlardan gittik

Bazen de ata ben bindim Carlo yürüdü

Bazen de ata ben bindim Carlo yürüdü

Karayip yolları kumdan

Karayip yolları kumdan

Sahil

Sahil

Atı bir ağaca bağlayıp, yanımıza timsahı beslemek için aldığımız balıkları da alarak nehrin iç kesimlerine doğru yürüdük. Carlo balıklardan bir tanesini torbadan çıkararak hafif hafif suya vurmaya başladı. Balığı suya vurarken de kuş sesine benzer bir tonda ıslık çalıyor. 3-4 dakika geçmemişti ki Carlo, bak bak, diyerek nehrin orta kısmını gösterdi. Heyecanla, işaret ettiği noktaya baktım. Küçük bir kütük parçası gördüm. Ama bu küçük kütük parçası nehirdeki diğer kütükler denize doğru akarken nedense bize doğru yaklaşıyordu.  Kütük parçası yaklaştıkça aslında onun kütük değil de timsah olduğunu anladım. suyun üzerinde timsahın sadece gözleri gözüküyordu. Timsah sanki evcil biir hayvanmış gibi rahat rahat suyun kenarına kadar yaklaştı. Carlo elindeki balığı suyun kenarına  bırakıp 1-2 adım geriye doğru geldi. Timsah Carlo’nun balığı bırakması ile suyun kenarına fırlayıp balığı kaptı. Balığı kaparken de timsahın tüm heybetini görmüş oldum. Timsaha bir kaç balık daha attık. Timsah efendi attığımız tüm balıkları afiyetle yuttu.

Balıklarımız

Balıklarımız

Timsah canvarı

Timsah canvarı

timsah canvarı balıkları mideye götürürken

timsah canvarı balıkları mideye götürürken

Rhhhooooarggghhh

Rhhhooooarggghhh

timsaha balık yetiştiremedik

timsaha balık yetiştiremedik

timsah efendinin keyfine diyecek yok

timsah efendinin keyfine diyecek yok

Carlo, dur dedi ben timsahın daha fazla karaya çıkmasını sağlayayım. Hemen palasıyla bir dal kesip,  etraftaki sarmaşıklarla da dalın ucuna balık bağlayıp bir olta tertibatı kurdu. Bu basit olta tertibatı ile timsahla, aynı kediyle oynar gibi oynadık bir süre. timsah sudan tamamen dışarı çıkıp oltanın ucundaki balığı kapmak için uğraştı. Bütün balıklarımız bitene kadar timsahı bildiğiniz maymun edip eğlendik. Balıklarımız bitince timsah ile vedalaşıp atı bıraktığımız yere gittik.

Carlo sopa ile olta yapıyor

Carlo sopa ile olta yapıyor

Balık verin bana balık verin

Balık verin bana balık verin

timsah iyi ki balıkları boşverip bizi gözüne kestirmedi

timsah iyi ki balıkları boşverip bizi gözüne kestirmedi

Carlo’nun hindistan cevizi bahçesi hemen arka taraftaymış. Carlo,  ben birazdan hindistan cevizi toplamaya gideceğim sen burada eğlen biraz, dedi. Ben, yok olur mu öyle şey, ben de sana yardım edeyim, işimiz daha çabuk biter desem de Carlo, işi bilmediğim için ona ayak bağı olacağımı, bensiz daha hızlı çalışabileceğini söyleyip teklifimi kabul etmedi.

Carlo hindistan cevizi toplamak için ormanın içine dalmadan önce, dur ben sana hindistan cevizi kopartayım da ben yokken burada susuzluktan kuruma, diyerek ormanın içinde bir süre gözden kayboldu. Döndüğünde elinde iki tane kocaman hindistan cevizi vardı. Hindistan cevizlerinden bir tanesini elindeki pala ile ustaca kesip, haydi iç, diyerek bana uzattı. Tanrım gerçekten de susamışım. Hindistan cevizinin suyunu bir dikişte içtim. Carlo daha sonra hindistan cevizini parçalayıp bana nasıl yemem gerektiğini uygulamalı olarak gösterdi.

Hindistan cevizleri her yerde

Hindistan cevizleri her yerde

Carlo

Carlo

CArlo içmem için hindistan cevizi hazırlarken

CArlo içmem için hindistan cevizi hazırlarken

İçtikten sonra bir de yemesi var

İçtikten sonra bir de yemesi var

Carlo nasıl yiyeceğimi gösteriyor

Carlo nasıl yiyeceğimi gösteriyor

 

Carlo hindistan cevizi toplamak için yanımdan ayrıldıktan sonra bir süre ağaçların altında oturdum. Sonra baktım olacak gibi değil çıkarttım elbiselerimi, ıssızlığın da verdiği güven ile çıplak çıplak  atladım suya. Biraz yüzdüm.

Bir süre yüzdükten sonra sanki çok gerekliymiş gibi hadi kumda biraz güneşleneyim dedim. Yüzüstü uzandım kumlara ki “zınkkkkk” diye bir ağrı girdi sol mememe. Herhalde sivri bir taşçık var o battı diye düşünüyorum. Aklıma arı, böcek vs sokmasını da getirmiyorum. Vücudumu sağa sola oynatarak biraz kenara kayayım taştan kurtulayım dedim. Tanrım! Ağrı daha da şiddetleniyor, yayılıyor. Hafif doğruldum ki meme ucunun hemen altında hafif ezilmiş ölü bir arı sallanıyor. Ananı! dedim can havliyle(sanırım insan canının derdine düşünce içindeki küfürbaz canavar uyanıyor)
Ne yaparım ben şimdi, cep telefonu yok, kortizonlar kaldığım kasabada çantamın içinde, bir tarafım orman bir tarafım okyanus, 2,5 saat boyunca hiç insan ya da evle karşılaşmadan yürümüş gelmişiz, en yakın insan 2,5 saat uzaklıkta. Carlo desen hindistan cevizi toplamak için ormanın içine dalmış nerede olduğu belli değil. Kalbim başladı küt küt atmaya. her zamanki gibi ölürsem cesedimi ne zaman bulurlar, cesedim Türkiye’ye ulaştırabilir mi, cenaze töreninde kimler nasıl ağlar diye düşünüyorum (her ölüm tehlikesi yaşadığımda nedense cesedim ne olacak diye düşünüyorum).
En iyisi kasabaya doğru gideyim koşa koşa, orada sağlık ocağında kurtarırlar beni kesin dedim. Başladım koşar adım gitmeye, kalbim küt küt. bu kez “ulan” dedim “şimdi hareket ediyorum diye kan dolaşımım hızlanıp zehir daha hızlı yayılırsa ne yaparım?”. İki ucu boklu değnek, yürümeyip Carlo’yu beklesem bir dert, kasabaya doğru yürüsem bir dert. dedim en iyisi koşmadan yürüyeyim derin derin nefes alıp ritmimi düzenleyeyim belki ölmem. Yok kalbim hala küt küt. Korkudan oluyor herhalde dedim. Baktım kalbin hızlı atmasından kurtuluş yok battı balık yan gider hesabı başladım koşmaya. Carlo ile 2,5 saatte geldiğimiz mesafeyi 1,5 saatte almışım. Neyse ki korktuğum başıma gelmedi de sağlık ocağına ölmeden yetişebildim.

 

 

 

 

 

11 Responses to Timsah peşinde

  1. naz

    Lost adası gibi bir yermiş gerçekten de.. Carlo’ da John Lock gibi adammış.. az daha da Lost oluyormuşsun oralarda.. beni de sürekli arı sokar ama ben çocukken çok bozdum yuvalarını.. ondandır.. neyseki alerjim yok..hatta her sene birkaç kez arı sokmazsa huzursuz oluyorum.. iyi kurtarmışsın kendini geçmiş olsun ..bidahakine bana yolla arıları :)

  2. nida

    Gecmısler olsun,cok guzelmıs gercektende

  3. Arda

    Epeydir internetsizdim. Nazcadan bu yanaki yazıları hatim ettim.Oralarda ölme… Bol bol yaz….

  4. elif

    koray aşkolsun karşim daha yengeç pişircem sana. ben gelmeden lüffen ölüp gitme :( geçmiş olsun

  5. Seher Nurdan

    Koray kardeş, dikkat et kendine.
    Sen bizim gurur duyduğumuz seyyahımızsın :)))

  6. Basın Bülteni

    hikaye çok güzel yanlız en sonunda kalp atış hızı heyecandanmıymış hiç bir türlü durduramadığınız kalp atışı onu merak ettim.. Bu arada bu bloğa stumble üzerinden geldim.. sevgiler

Bir cevap yazın