Önceki yazımda sadece çadır hayatının zorluklarından bahsetmişim. Aslında bakmayın Dibulla’da çadırda geçirdiğim günler tüm zorluklara rağmen çok güzeldi. Öncelikle Dibulla dünyanın en sakin yerlerinden biri. O kadar hareketsiz o kadar sakin ki kendinizi zamanın akmadığı başka bir evrende sanıyorsunuz. Kolombiya’nın kuzey kıyıları gerçekten de çok sıcak olmasına rağmen nedense Dibulla’da insan bir Riohacha’daki bir Santa Marta’daki kadar sıcaklardan bunalmıyor. Denizden insanı sürekli serinleten hafif bir rüzgar esiyor. Hele bir de hamaktaysanız değmeyin keyfinize.
Çadırımı Teresa’nın işlettiği lokantanın hemen ön tarafına kurduğumu söylemiştim. Sağolsunlar Teresa, kızkardeşi Dali ve 85 yaşındaki anneleri benim kendimi evimde hissetmem için ellerinden geleni yaptılar. Geceleri çadırda sıcaktan kavrulduğumu gören Dali halime acıyıp “Koray, bizde bir sürü hamak var. Senin için bir tane kuralım da dışarıda püfür püfür uyursun” dedi. Demekle de kalmadı benim cevap vermeme bile fırsat vermeden gidip içeriden hamağı çıkartıp bir güzel benim için kuruverdi. O günden itibaren hep hamakta yattım.
Teresa’nın annesinin (ben ‘Abuela’ yani Büyükanne diye sesleniyordum kendisine) ise köyün namlı domino oyuncularından biri olduğunu öğrendim. O kadar ki, köyden bir sürü insan abuela ile domino oynamak için Teresa’nın yerine geliyordu. Abuela “seyretmekle olmaz sen de oynamalısın” diyerek bana da domino öğretti. İlerleyen günlerde Teresa, Dali, Abuela ve ben kıran kırana çekişmeli domino maçları yaptık. Elbette çoğunlukla abuela hepimizi tokatladı.
Teresa ve ailesi olmasaydı inanın bu kadar iyi günler geçirmezdim. Bana kendi çocukları gibi baktılar desem yeridir. Teresa’nın lokantasındaki tuvaleti istediğim zaman kullanabildim. Bilgisayar, fotoğraf makinası gibi değerli eşyalarım bir yana karpuzdan tutun, Riohacha’dan satın aldığım bisküvilere, konservelere kadar tüm malzemelerimi Lokantanın içerisinde muhafaza edebildim. O kadar sıcakkanlı ve iyi insanlardı ki anlatamam. Sürekli halimi hatırımı soruyor, bir sıkıntım olduğunda benden çok heyecanlanıp yardımcı olmaya çalışıyor, ellerinde tabaklarla hiç bir maddi karşılık beklemeden sürekli bana bir şeyler yedirmeye çalışıyorlardı. Bu iyi insanlar sayesinde dibulla’daki günlerim dertsiz tasasız geçti.
Teresa’yı ziyarete gelen torunları ise bana bugüne kadar aldığım en güzel hediyelerden birini verdiler desem yeridir. Beni tanıyanlar bilir çocuklarla aram çok iyidir ve onlarla vakit geçirmeyi severim. Teresa’nın Santa Marta’da oturan yaşlarındaki ikiz torunları Dibulla’ya büyükannelerini ziyarete gelince dikkatlerini hemen benim çadır çekti. Çekine çekine yanıma gelip senin çadırın içerisinde oynayabilir miyiz diye sordular. Gittim çadırın fermuarını açtım alın dere tepe kullanın çadırı dedim. Deli oldular resmen. O andan itibaren kızlarla hemen kaynaştık. Beraber benim bilgisayardan çizgi filmler seyrettik, resimler yaptık, ben onlara sihirbazlık gösterileri yaptım. Gerçekten de çok eğlenceliydi. Yeni edindiğim bu iki arkadaşıma, bir gün yürüyüşe çıkmadan önce benim resim malzemelerimi vermiştim. Döndüğümde elime boş bir kağıtla yapılmış üzerinde en iyi arkadaşımıza yazan bir zarf tutuşturdular. Beni ve çadırımı çizip bir de güzel mektup döşeyip, ayrı bir kağıdı da mektup zarfı gibi yapmışlar. Tanrım ne kadar duygulandım ne kadar sevindim anlatamam.
Zaten akşamları benim bilgisayarı her akşam farklı bir çizgi film oynatan açık hava sineması açmak için kullandım
Teresa ve ailesinin katkıları bu kadarla da kalmadı, mesela bir gün yediğim bir konserveden dolayı vücudum alerjik reaksiyon gösterdi ve ürtiker oldum. Ben nasıl olsa sinektir diyerek hart hurt kaşınırken Teresa’nın yeğeni bacaklarımı gördü ve “sen manyak mısın? Ürtiker olmuşsun. Hadi hemen hastaneye yetişelim” diyerek beni kaptığı gibi cipe atıp hastaneye götürdü. Sayesinde daha ciddi şeyler yaşamaktan kurtuldum.
Bütün bunları neden anlatıyorum. eğer sizler, bu yazıyı okuyanlar, olur da bir gün yolunuz Dibulla’ya düşerse kesinlikle ilk işiniz Teresa’nın yerini sorup Teresa ve ailesi ile tanışmak olsun ki dünyanın diğer ucundaki bu güzel insanlarla dost olabilin.
Önceki yazı
Robinsonluk senin neyine iki balık tutamıyorsan
2 Responses to Teresa ve ailesi
Kısa bir ayrılıktan sonra tekrar sahalara dönmen bizi sevindirdi Koray. Dünyanın öbür ucunda böyle iyi insanlarla karşılaşman ve sana yardımcı olmaları ayrıca sevindirdi bizi. Sana zahmet benim içinde şu Abuelanın ellerinden öpermisin .:)
Yolun açık olsun
Bazen dünyanın bir ucunda da olsa iyi insanlarla karşılaşma ihtimali inanılmaz derecede umut veriyor bana. Teresa ve ailesi bu iyi insanlar konumunda demek :)